1 Mart 2010 Pazartesi

dil ve kültür ilişkisi

anlama ile kültür ilişkisi dil ile kültür arasındaki ilişki dil ile millet arasındaki ilişki dil ile millet kültürü arasındaki ilişki dil ile millet ve kültür arasındaki ilişki dil millet ilişkisi dil millet kültür dil millet kültür arasındaki ilişki dil millet ve kültür dil ve kültür dil ve kültür arasındaki ilişki dil ve kültür arasındaki ilişki nedir dil ve kültür ilişkisi dil ve millet ilişkisi kültür ilişkisi kültür nedir dil ve kültür ilişkisi kültür ve dil arasındaki ilişki kültür ve dil arasındaki ilişki nedir

DİL ve KÜLTÜRÜN MİLLET HAYATINDAKİ YERİ

a) Dil-Kültür bağı:

Dil-kültür bağı bize, dil-kelime-kültür üçlüsünü hatırlatır. Burada kültür, kelime demektir. Toprağı işleyen çiftçinin elde ettiği ürün gibi dilinde ürünü vardır: Kelime... Hatırlanacağı üzre “kültür” toprağı işleme anlamındadır. Peyami Sa1a’ya göre kültür; edebi terbiye görmüş, ruhu edebiyatla yoğrulmuş bir zekda piştikten sonra yenecek hale gelir.

Üniversitelerde Türk Dili dersinin en önemli fonksiyonu işte bu gerçeği vurgulamaktır. Kültürü, gelecek nesillere kelimler aktarır. Kültürlü kişiler, geniş bir kelime hazinesine sahiptir. Lügati zengin kişiler, kelime dağarcığı dolu aydınlar konuşmada zorluk çekmezler.

b Kültür-şahsiyet bağı:


Bu ilişkiyi en veciz biçimde şöyle ifade edebiliriz. Kelime eşittir kültür, kültür eşittir şahsiyet. Bir kültürün karakteristik çizgileri, o kültürün içinde yetişen şahsiyetlerde açıkça ortaya çıkar. Kültürlü kişiler bir toplulukta dikkatleri üzerlerine çekerler. Gerek konuşmalarıyla gerek davranışlarıyla olmuş oturmuşluklarını derhal belli ederler. Onların bakış açılan geniştir. Yorum yetenekleri yüksektir. Sanata karşı derin ilgi duyarlar. Nezaketleni, efendilikleri, kibanlıklanı, vatan, millet sevgileri farklı ve olgun bir hava sergilerler.
Kültürlü kişiler, “ben”lerini aşmış kişilerdir. Çabuk ölkeye kapılmazlar. Gururlarını gayet kolay yenerler. Bir münakaşaya girdiklerinde iradelerini kullanarak mantıklı olmaktan ayrılmazlar. Küçüklük duygusuna düşmezler. Sözün gücüyle muhataplarını kolayca ikna edebilirler. Alternatifleri görmekte gecikmezler. Kararlarında isabet kaydederler. Objektif, soğukkanlı düşünürler ve tarafsızlıklarına gölge düşürmezler. Meden? cesaret sahibidirler. Bütün bu inceliklere kültürleri sayesinde ulaşırlar. Böyle şahsiyetler her toplumda saygınlık kazanır.

c) Dilin gücü:


Dııygu ve düşünceler eıı etkili biçimde edebiyatla yayılır. Özellikle edebiyatın şiir türüyle. Çünkü şiirdeki kelimeler dilin en güzel, en güçlü örnekleridir. Düşüncenin sevimli, etkili, gönül delici ve kalıcı olmasını sağlayan sır dildedir. Çevreyi tesiri altına almak isteyen bir kimsenin en büyük silahı dildir. Kulağa ve gönüle hoş gelecek anlamları saklayan yine diidir. Dilin dış yapısındaki ses gücü ile iç yapısındaki anlam zenginhiğini birleştiren kimseler dünyanın her yerinde büyük fikir ve sanat adamlarıdır. Bu kişiler en karışık kavramları herkesin rahatça anlayabileceği açıklığa ve netliğe kavuşturan kişilerdir. İnsanları ölüme kadar sürükleyen fikir akımları, dilin sihirli gücünü kullanabilen fikir ve sanat adamları tarafından yayılır.

İnsan ruhunun en derin köşelerine kadar ulaşan ve oralarda kalıcı izler
bırakan kelimeler, sesleri ve anlamlarıyla öyle tatlı nağmeler oluştururlar ki gerçekten balı yağa katarlar.

Yunus Emre’nin:

Mısralarında dile gelen görüşün aksini kim iddia edebilir?
Gerçekten savaşı başlatan da bitiren de söz değil midir?

Dilin gücünü kavramış, kendine güvenen, sözün altında kalmaktan korkmayan, çevreniıı kendisine gösterdiği saygınlığın sarsılmayacağından emin olaıı kimse savaşı kesecek sözü mutlaka söyler. Kendini aşamayan insanların bu davranışı göstermesi mümkün değildir. İnsana kendini aştıran güç, kültür ve şahsiyetin gücüdür. Kültürün gücü de dilin gücüdür.
Hiç şüphesiz insanın insana düşmanlığını ilan eden, dünyayı kana bulayan savaşın düğmesine basan sözdür. Silahların tetiklerini hep söz çekmiştir. Gerginlik artar, artar, nihayet taraflardan biri bardağı taşınan sözü ağzından çıkarıverir. Tabii ki savaşların arkasında büyük çıkarlar, büyük problemler vardır. Ancak karşılıklı anlaşmalar, uyumlar her düğümü çözebilir.

Dilin, diyaloğun gücü burada gizlidir. Savaşı kesebilecek sözü, kendini insanhığrn
ulvi duygularına adayabilen, milletinin milli çıkarlarını düşünebilen
kimse söyler.

“Söz ola kese savaşı” diyen Yunus Emre’nin tek sihirli silahı dildir.
Onun bütün emeli, dille gönülleri fethetmek ve sürüklemektir.

d) Kültürün gücü:

Kültürün gücü şahsiyetin gücüdür. Kültür, kısaca kişiliğin bir sonucu-
dur. Daha evvel de belirttiğimiz gibi kültür ve şahsiyet ayrılmaz bir bütün-
dür. Aynı kültürün içinde doğan ve büyüyen insanlar milli bir birlik oluşturur
ki buna millet diyoruz. Kültürün millete has yönleri olduğu için millidir.
Aynı zamanda kültürler orijinaldir. Kişiliğin bir sonucu olduğu için de tabii
ve canlı bir doku oluşturur. Toplumun ortak değerlerinin bir sentezidir.
Kültürler, yayılmaya ve genişlemeye müsait bir özellik taşırlar. Kültürler
tabii olarak değişmeye ve gelişmeye açıktır. Dünya kültürleri birbirini etkiler.
Bazen bu etkileşim yeni ihtiyaçlara cevap verecek biçimde kendini gösterir.
Dolayısıyla kültür aynı zamanda bir yaratma gücüne sahiptir. Bir milletin
moral, duygusal yapısı kültürü, maddi yapısı ve teknik varlığı medeniyeti
teşkil eder. Bu iki farklı varlık kuşaktan kuşağa intikal ederek millete
hizmete devam eder.

Kültürlerin kendilerine özgü bir dünya görüşleri, bir örf ve detler
manzumesi, bir ahlak görüşü vardır. Daha çok dini inançlara dayalı bir ahlaki
yapıları vardır. Her kültürdeki aile yapısının yine kendine has bazı özellikleri
bulunur. Yine her kültürün vatan, millet ve devlet anlayışları kutsal bir
nitelik taşır. Bizim devlet anlayışımızda, “Devlet-ebet-müddet” prensibi
esastır. Kültürlerin hukuk, ekonomi görüşleri de farklılık arz eder.
Türk milletinin kültür değerleri arasında milliyetçilik, kahraman lık,
feragat, doğruluk, dürüslük, merti ik, misafirperverlik, vefakarl ık, kardeşl ik
duygusu, vatan sevgisi, cömertlik, millet malına saygı, temizlik, devlete
hizmet aşkı, askerliğe sempati, orduya önem, hak ve hukuka saygı önemli bir
yer tutar.

Yine Türk milletinin moral gücünü artıran, milli birliğini pekiştiren
din duygusu da kültürümüzün yaz geçilmez unsurlarından biridir.
Nihayet kültürlerin gelişmesine hizmet eden özellikle Türk kültürünü
besleyen mimarlık sanatı, süsleme sanatı, resim ve heykel sanatı, musiki
sanatı, plastik sanatlar ve edebiyat, tarih bilinciyle birlikte Türk gençliğinin
ilelebet müdafaa edeceği değerlerdir.

Hiç yorum yok: