|
DİL BİLGİSİ
(gramer)
Dil bilgisi, bir dilin incelenmesi gereken bütün yönlerini ele alan bilim
dalıdır. Dille uğraşan dil uzmanları bu alanları birkaç bölüme ayırarak çalışmalarını sürdürürler. Bunlar:
a) Ses bilgisi (fonetik): Bu bölümde dilin en küçük ses biriminden işe girişilir. Aifabe dahil bütün sesler, ses olayları ve ses değişmeleri incelenir.
b) Şekil bilgisi (morfoloji): Şekil bilgisi başlığı altıııda dilin ekleri, kökleri, eklerin yapısı ve fonksiyonları ele alınır.
e) Kök bilgisi (etimoloji): Kök bilgisi, köklerin ortaya çıkışlarını, kelirnelerin doğuşlarını, türeyişlerini inceler. Dilin bu alanına menşe (kaynak)
bilgisi veya türeme bilgisi de denir.
d) Mana bilgisi (semantik): Bu bölümde dilin kelime ve diğer şekillerinin manaları incelenir.
e) Cümle bilgisi (sentaks): Cümle bilgisi başlığı altında kelimelerin oluşturduğu söz birlikleri ele alınır.
SES BİLGİSİ
(fonetik)
Dilin en küçük parçasının ses olduğunu biliyoruz. Söyleyebildiğinıiz, çıkarabildiğimiz bu küçük parçaları yine lıarf dediğimiz sembollerle karşılarız. Mesela, “dil” kökünü ele alalım. Bu kökteki en küçük ses birirnini görmeğe çalışalım: d-i-l. Görüldüğü gibi ortaya üç parça ses çıktı. Bunlar, “d”, “i”, “
Türk kökünü de parçalara ayıralım. T-ü-r-k. Burada da “t”, “ü”, “r”,
“k”, gibi dört parça ses ortaya çıktı.
Gramer bakımındaıı “kök” olarak adlandıracağımız bu iki kelimeniıı birinde üç, diğerinde dört ses olduğu görülmüş bulunuyor. Hece yöntinden ele alırsak bu iki ayrı kök, yahut kelime aynı zamanda birer hecedirler. Birinci hecede üç, ikinci hecede dört ses vardır.
Bu köklerdeki seslere başka sesler de katılabilir.
Örnek: dile
Dikkat edilirse sesler dörde çıktı. d-i-l-e
1-lece durumu da değişti. di-le şeklinde ayırabileceğirniz iki lıece oluştu. “dil” kelimesi kök halinde iken tek hece idi. Bir ek alınca iki lıece oldtı
ve heceleme olayı kökü iki parçaya böldü.
Bazen bir kök ve bir ek, tek sesten veya tek heceden de oluşabilir.
Örnek: i-se. Buradaki ilk ses aynı zamanda bir kök ve bir hecedir. Bunun gibi tek sesten meydana gelen ekler de vardır.
Örnek: “yaramak” mastarından “yara-n” şeklinde bir kelime türetelim. Bu kelimedeki —n eki tek sesli bir ektir. Yine “yürümek” mastarından “yürüt” kelimesindeki —t eki tek sesten ibaret bir ektir.
Seslerin çıkış noktalarını işlerken bu konuya tekrar döneceğiz.
A- Seslerin çıkarılması:
Sesler, ses yolu ve ses organları aracılığıyla çıkarılır. Seslerin çıkarılması sırasında insan özel bir gayret sarfeder. Bu gayretin isteyerek sarfedilmei lazım. Çunkü, konuşmaya gereken önemi vermeyenler, konuşma tembeli olanlar henkli ve zevkli bir seslendirme yapamazlar. Sesleri çıkaran organları, seslerin oluştuğu noktaları iyi kullanmak, iyi çalıştırmak gerekir. Bazı insanlarda, çocukluklarında geçirmiş oldukları hastalıklar nedeniyle bu noktalarda, özellikle boğazda bazı deformasyonlar olabilir. Böyle kimselerin sesleri bol ve henkli olrnayabilir. Yahut çocuklukta, konuşmayı öğrenme sırasında bu organları tam kullanmaya alışmarnış, alıştırılmarnış kişiler de seslendirme tembelliğine itilmiş olabilirler. Dillenme aşamasında çocukların sesleri tam çıkarmalarına, telffuzlarına çok dikkat etmeleri gerekir. Onlarla bol bol konuşulmalı, eksik, yanlış söyleyişlerini kırmadan, ürkütmeden düzeltmelidir.
Seslerin insanda oluştuğu yol nefes yoludur. Nefes yahut soluk yolu aynı zamanda ses yoludur. Bu yolda, sesleri oluşturan noktalar da hava geçerken çalışır ve sesler ortaya çıkar.
Ses yolunda seslerin şekillendiği yerler, organlar veya noktalar sıra
le, nefes borusu, gırtlak, ağız boşluğu ve burun boşluğudur. Soluk yolunda seslerin asıl oluştuğu noktalar, ses telleri, küçük dil, damak, dil, dişler ve dudaklardır. Çeneler de bu organlara zaman zaman yardımcı olur.
Bu organlar insanda adeta bir eııstrüman gibi çalışarak konuşma musikisini meydana getirir. Yalnız bu organların başka görevleri de var tabii. Çiğneyen dişler, lokmayı yutturan dil gibi.
Ses organlarını çalıştıran hava akımıdır. Hava akımı, bilindiği gibi alıp verilen soluktur. Yalnız konuşma, akciğerlere doldurulan havanın dışarıya çıkarken ses noktalarını harekete getirmek suretiyle olur. Bunun için iyi konuşma, iyi bir seslendirmeye, dolayısıyla bol bir havaya ihtiyaç gösterir. Hava dışarıya çıkarken bu organları harekete geçirir, titreştirir ve sesi hasıl eder.
Ses telleri:
Aslında bu organlara ses telleri denmesinin sebebi, bir enstrüman teli gibi nefesle titreşip ses vermelerindendir. Yoksa bu organlar tellerden meydana gelmez. Ses tel leri, dudağa benzeyen iki yarım daire gibidir. Hançerinin sonunda, yan taraflardan hançereye bağlı, aralarında bir boşluk bulunan iki et parçasından ibarettir. Bu et parçalarının ortasındaki yarıktan, önden arkaya doğru hava geçerken bu et parçalarını titreştirir. Sesi bu titreşim oluşturur. Mesela, “a” ve “b” sesleri çıkarken bu et parçaları tam titreşir.
Küçük dil:
Ağız ve burun boşluklarının birleştiği yerde arka darnağın sonunda asılı olarak duran hareketli küçük bir organdır. Ağız ve burun yolunun durumuna göre kapanmasını sağlayarak sesleriıı oluşmasına yardım eder.
Dil:
Seslerin ortaya çıkmasında en önemli rolü oynayan bir organdır. Ağız
boşluğunda en geniş yeri kaplar. Çok hareketli bir organdır. Hava akımı en
etkili biçimde bu organ tarafından ayarlanır.
Damak:
Dille teması soııunda seslere biçim veren basit bir organdır.
Dişler:
Bazı seslerin oluşmasında diğer organların eksik bıraktığını dişler tamamlar. Kendi aralarında dille ve dudaklarla iş birliği yaparak seslerin teşekkülünde yardımcı olurlar.
Dudaklar:
Bütün seslerin son çıkış noktası dudaklardır. Açılıp kapanmak suretiyle görevlerini yaparlar. Dişlere dokunarak da bazı seslerin oluşmasını
sağlayabilirler.
Cene:
Ağız boşluğunun açıklığını ayarlayan organ alt çenedir. Ust çene
sabittir. Alt çene. konuşma esnasında hareket eden bir orgaııdır.
Bütün bu organlar ve hava, seslerin meydana gelmesinde önemli bir görev yaparlar. Nefes, organların titreşmesi ve hareketleri. neİsin çeşitli biçimlere sokıılduğıı noktalar ses olayının belli başlı aşamalarıdır. Ciğerden çıkan hava. bu aşamalardan sırayla geçerek sesleri oluşturıır. Seslerin oluşmasında bir kısım sesler takıntılı. bir kısmı sesler takıntısız bir şekilde çıkış özelliği gösterirler. Mesela. , f. s”sesleri takıntılı seslerdir. Bu seslerin çıkışında ses orgaııları birbirine tanı veya yarım olarak dokunarak ses yolunu çok az açarlar. Bir kısım ses organları ise ses yolunu, birbirine biraz yaklaştırarak aralık tutarlar. Böyle durumlarda çıkan sesler takıııtısız olular. ‘a”. i” gibi.
Ses konusuna girdiğimiz zaman verdiğimiz küçük ses parçalarında karşılaştığımız “d”, “
B- Ünlü, ünsüz sesler:
Ünlü sesler (sedalı sesler yahut vokaller):
Ünlü sesler, ses tellerinin titreşmesinden meydana gelir. Mesela, “e”, “i”, “ii” sesleri böyle seslerdendir. Bu seslerde sesin oluşma noktasına yeterli derecede hava akımı gelir. Böylece sesin şekil alması mümkün olur. Ünlü seslerin, renkli, zengin, ahenkli denilen bir grubu vardır. Bunlar bildiğimiz “a, i, ı, ö, o, ü, u” sesleridir. Unsüz sesler bunların yardımıyla söylenir. Bu renkli sesleri, nefesimizi ayarlamak suretiyle daha renkli hale getirebiliriz.
Ünsüz sesler (sedasız sesler veya konsonantlar):
Bu sesler, havanın ses organlarına çarpması veya sürtüşmesi ile oluşurlar. Ancak fisıltı halinde duyulabilirler. “ç, k, f’ sesleri gibi.
Bu seslerin oluşması sırasında ses organları bazen havaya ya hiç yol vermezler veya çok dar bir yol verirler. Bu yapı dolayısıyla iki tür konsonant ortaya çıkar. Az ünlü konsonantlar, tam ünsüz konsonantlar. Ses organı sıkı, hava akımı şiddetli ise konson, sedasızdır.
Örnek: “p” sesi gibi. Ses organı gevşek, hava akımı hafıfse konson sedalıdır. Örnek: “b” gibi.
Kakofoni:
Sessiz konsonantların arka arkaya gelmeleri dilde bu olayı meydana getirir.
Burada bir hususa işaret edelim. Sesleri, harf adıyla adlandırmak yanlıştır. Bazen sesin tam karşılığı olan bir harf yahut sembol bulunamayabilir. Bu yüzden “ses” demek daha doğru olur.
Mümkün olduğu kadar sesleri karşılayan sembollere “harP’ denilir. Bir dilde bu harflerin hepsine birden “alfabe” adı verilir. Normal alfabelerle ifade edilemeyen sesleri özel bazı işaretlerle karşılayan alfabeler vardır. Bunlara da “transkripsiyon” alfabesi denir. Mesela, kalın ve gırtlaktan çıkarılan “h” sesi, bizim Cumhuriyetten sonra kullanmağa başladığımız alfabede yoktur. Transkripsiyon aifabesinde bu ses “ij” şeklinde gösterilir. Kalın “k” sesi de “lç” şeklinde gösterilir.
Bizim kültür dilimizde yaşayan 33 sesimiz Latin alfabesinde 29 harfle gösterilir:
abcçdefgğhıijklmnoöprsştuüvyz
Geride kalan dört ses ise ince “a” ve kalın “a” (hakikat, dikkat), açık “e”, kapalı “e” (bebe, deki “e” ler açık, yer kelimesindeki “e” kapalı “e”dir. “g” sesi de öyle. gaga kelimesindeki “g”lar kalın, gel kelimesindeki “g” ise incedir. Kuzu kelimesindeki “k” kalın, kedi kelimesindeki “k” incedir.
İstanbul ağzındaki açık “e”ler, kapalı “e” ye doğru gitmektedir. Yabancı dillerden gelen bazı sesleri de karşılayacak harflerimiz bulunmamaktadır. Mesela, ince “
Latin alfabesinde karşılığı olan ve olmayan ünlü-ünsüz seslerimizi kısaca bir daha gözden geçirelim.
Ünlüler (vokaller):
Türkçemizde toplam 36 ses olduğunu biliyoruz artık. Bu seslerin 10 tanesi ünlü yani vokaldir.
a ı o u incea
e i ö ü incee
Daha evvel de belirttiğimiz gibi ince “a”, “dikkat, hakikat, şefkat, dakika” gibi kelimelerde geçen “a” lardı.
Kapalı “e” ise, ey (eskiden iy), versin (eskiden virsin), el (il),
yesin (yisin), erken (irken), gey (giy), beg (big), heç (hiç)
eyi (şimdi iyi) gibi....
Vokaller bildiğiniz gibi; kalın, ince, geniş, dar, düz ve yuvarlak olmak
üzere de sınıflandırılabilir.
Ayrıca bir de uzun vokaller vardır. Bunlar Arapça ve Farsça’dan gelen uzun sesleri karşılayan seslerdir. Meselü, “kabiliyet” kelimesindeki “a” sesi uzun bir sestir. Ancak üzerine şapka konmamalıdır. Çünkü, şapka aynı zamanda inceltici görevi de yaptığı için telaffuz bozulabilir.
Türkçede uzun ses yoktur. “ı” sesi ise normalden kısa bir sestir.
Ünsüzler (konsonantiar):
Yazı dilimizde 23 tane konsonant vardır. b g (ge) h 1 s c g(gı) j m ş
ç ğ(ğı) k(ka) n t
d k (ke) p v f r y z Konsonantlar ünlü, ünsüz olmak üzere ikiye ayrılırlar. Ünlıiler: b c d g(ge) g(gı) ğ(ğı)j
Dudak konsonantları: b p m Bu ünsüzler, iki dudağın teması sonucu oluşur. Diş-dudak konsonantları: f v Bunlar da alt dudakla üst ön dişlerin teması ile oluşur. Diş koıısonantları: d, t, n, s, z
Bu sesler de dil, üst dişlere dokununca çıkar. Dudak-diş konsonantları: C, Dilin ucu veya ön tarafı diş yuvasına veya ön damağa dokununca bu sesler ortaya çıkar. Ön damak konsonantları: g(ge), k(ke), 1, r, y
Dilin ucu ön damağa temas etmelidir. “r” sesi teşekkül ederken dilin ucu kalkar ve titrer. 0 yüzden “r” sesi titrek bir sestir. Arka damak konsonantları: g(gı), k(ka) Dilin arka tarafi, arka dudağa temas etmelidir, Gırtlak konsonantı: h
Bu ses hançerenin sonunda oluşur. En arkadaki konsonanttır.
C- Ses olayları:
Ses türemesi Birleşmeyen sesleri bağlamak üzere devreye bir ses girer. Bu olaya “ses türemesi” denir. Örnek: “Ata” kelimesinin yanına bir “m” sesi getirirseniz gayet kolay
birleşebilir. Ata-m olur. Ancak “kol”un yanına aynı sesi getirmeye kalkarsa- nız “kol-m” gibi belirsiz bir şekil ortaya çıkar. Ama “kol-u-m” şeklinde ara- ya bir “u” sesi sokarsanız birleşme kendiliğinden gerçekleşir. İşte araya
böyle bir birleşmeyi gerçekleştiren bir sesin girmesi olayına “ses türemesi” diyoruz. Bunlara ayrıca yardımcı ses diyoruz. Dolayısıyla bütün yardımcı sesler türeyen seslerdir.
Konsonant düşmesi:
Yine seslerin birleşmesi esnasında bir ses düşer.
Örnek: ufak-çık (ufa-cık) k düşmüştür. bebek-çik (bebe-cik) k düşmüştür.
Orta hece vokalinin düşmesi:
alınım (ainım), “t” düşmüştür. gönülüm (gönlüm), “ü” düşmüştür. Orta hece vokalinin değişmesi:
gelmeyor (gelmiyor), “e-i” olmuştur. bakmayor (bakmıyor), “a-ı” olmuştur. bilemiyen (bilemeyen), “i-e” olmuştur.
Vokal birleşmesi:
ne için — niçin, e-i olmuştur. ne asıl — nasıl, e-a olmuştur. kahve altı — kahvaltı, e-a olmuştur.
Yer değiştirme:
torpak — toprak “r, p ile yer değiştirmiştir. çölmek — çömlek “
Başta konsonant türemesi:
ayva — hayva h türemiş ücra — hücra h türemiş inmek — yinmek y türemiş
Ilece düşmesi:
pek iyi — peki, yi düşmüş söyleyeyim — söyleyirn, ye düşmüş
İki vokalin yan yana gelmesi:
Türkçeye geçmiş yabancı asıllı kelimelerde görülür. kanaat, müdafaa, saadet, hain...
Ikizleşen konsonantlar:
sekkiz-sekiz; ana-anne; elig-elli....
Benzeşme (asimilasyon):
Başak-başaga-başağa; k-g-ğ şeklinde bir değişim olmuştur.
perşenbe-perşembe; “b”nin tesiri ile “n” “m” olmuştur. binmek-minmek;,men-ben; çünki-çünkü; o bir-öbür....
Aykırılaşma: attar-aktar; muşamma-muşamba; aşçı-ahçı
Yuvarlaklaşma:
kovmak-koğmak; dövmek-döğrnek; öğmek-övmek;
temir-demir; dovşan-davşan-tavşan...
Başa gelmeyen sesler: Türkçede
mm-bin; men-ben
Sonda olmayan sesler: derd-dert; aheng-ahenk; kitab-kitap; ağac-ağaç; ilac-iltıç...
Yumuşama ve sedalılaşma: dolap-dolaba; Ahmet-Ahmed’e; kanat-kanada; dip-dibi; ırmak-ırmağa; genç-gence; sevinç-sevinci....
Anlam karışıklığmı önlemek için bu kural bazı kelimelerde işlemez. Örnek: At-adı-atı; saç-sacı-saçı Hap-hapı; sap-sapı; taşıt-taşıtı-taşıdı...
Diftong: İki vokalin bir hecede yan yana gelmesi olayıdır. Türkçede bir hece değil iki ayrı hecede bile iki vokal yan yana gelmez. Yabancı menşeli keli- melerde iki vokal yan yana gelebilir. Saat, Rauf, Fuat, şiir....
Konsonant ikileşmesi: anne, elli, ıssız gibi.... Yabancı kaynaklı kelimelerde çok bulunur. illet, iffet, şeffaf, kubbe, züppe, şiddet, bakkal....
Çift konsonant:
Başta çift konsonant:
Yabancı dillerden gelen kelimelerde bulunur.
tren, spor, tramvay, grup, stres, gramer, star, dram trans...
Sonda çift konsonat:
Türk, ırk, şart, film, risk, disk, arz, tarz, sabr, ürk, silk, tard....
Bu tür kelimelerin yabancı dillerden gelenleri çok kere Türkçe kurallara tabi olurlar. Tek başına kök halinde kullandıkları zaman köke bir vokal
girerek Türkçe kurallara uyarlar.
Örnek: sabr-sabır (ı vokalini almış).
kahr—kahır “
fikr-fikir
zikr-zikir gibi
Başta üç konsonant:
Türkçede yoktur. strateji, stres, strüktür gibi....
İnceltici sesler: ç, s, y
bıçmak-biçmek; yena-yine; şiş-şiş; yaşıl-yeşil gibi...
r sesi:
Titrek bir ses olduğu için genellikle te1ffuzlarda yutulur. bir-bi (bi defa, bi kere, bi bakayım, bi göreyim)....
var mı (ya mı); biliyorum (biliyom) gibi....
Kesme:
Yabaııcı kökenli kelimelerde görülür. Söylenirken keserek söylenir. Örnek: san’at (sanat), te’sir (tesir), sun’ (suni),
mi’mar (mimar), ya’ni (yani), stir’at (sürat) gibi...
D- Ses uyumları:
(Vokal uyumları)
Büyük uyum: Kalınlık-incelik uyumudur.
Kelimelerde kalın ünlüleri kalın ünlüler, ince ünlüleri ince ünlüler takip eder.
Örnek: gel-enek, dur-ak-ta, kış-lık-lar, yaz-lık-lar.
ince-lik-ler, gevezelikler, serpintiler, uykusunda,
nereden, dereye, karalama, sinekliğinin, öteden, benden...
Yabancı dillerden gelen kelimelerde bu uyum, kelimeye eklenen
Türkçe eklerde bulunur.
Örnek: stres-e, stadyum-a, şefkat-e (bu kelimedeki “a” incedir). dikkat-e, hakikat-e, hakikat-i, tarih-i, gnub-u gibi...
Düzlük-yuvarlaklık uyumu: (küçük uyum)
Kelimelerde bulunan ünlülerin (vokal) düzlük-yuvarlaklık, darlıkgenişlik yönünden uygunluk göstermesi uyumudur.
Ayrıca, büyük, küçük vokal uyumu bir arada bulunabilir. İlk hecede düz bir vokal varsa ötekilerde de düz vokaller bulunabilir. Veya ilk hecede
yuvarlak bir vokal varsa sonra gelen hecelerde düz-geniş yahut dar-yuvarlak
vokaller bulunabilir.
Örnek: kurak (yuvarlak-düz uyumu)
arık (düzlük uyumu)
ölüm (dar-yuvarlaklık uyumu)
Süprüntü (dar-yuvarlaklık uyumu) kaşıntı (düz-geniş uyumu)
Bilindiği gibi yabancı kelimelerde uyum aranmaz. Örnek: Beyaz, (ince-düz-geniş bir sesten sonra kalın geniş
bir ses Türkçede gelmez.)
Uyum yapabilen sesler:
a dan sonra a,ı gelebilir. e den “ e,i “ dan “ ı,a
i den “ i,e
o dan sonra a,u gelebilir. ö den “ e,ü
u dan “ a,u
ü den “ e,ü “ “o” dan sonra ve “u” dan sonra “ı” gelmez. “ö” den sonra da “i” gelmez
Türkçede o, ö sesleri yalnız ilk hecede bulunur. Örnek: köprü, koru, boru, oya, horuz (horoz) gibi...
doktor, tümor ve şoför gibi kelimeler Türkçe değildir. Sesli-sessiz (vokal-konsonant) uyumu:
Çıkış noktaları ön ve arka damak olan sesler uyum yapabilir. Bunlar: gı, ke, 1, y (ön damak) ga, ğa, ka (arka damak) konsonantları olup uyum
yapabilir. Kalın vokallerle (a, ı, o, u) g, k ve kalın 1 uyum yapabilir.
Örnek: gaga, kulak, gıdık, oyuk gibi... İnce vokallerle (e, i, ö, ü) ke, ge ve ince 1 uyum yapabilir.
Örnek: ekenek, gelenek, iken, ülke, özge gibi...
Sessiz (konsonant) uyumunda “c”-”ç” ile, “d”-”t” ile bir araya geleÖrnek Çadırtı (olamaz), çatırtı (olur)
Caçık (olamaz), cacık (olur)
Yapdı (olamaz), yaptı (olur)
Yıkındı (olmaz), yıkıntı (olur)
Türkçede ses deişmelerinden bazı örnekler:
m-b / b-m değişikliği
Ornek: mm-bin, men-ben, munda-bunda (Azerice’de)
p-b / b-p değişikliği
Örnek: paluk-balık, pıçak-bıçak, bişmek-pişmek
e-i / 1-e değişikliği:
Örnek: heç-hiç, biş-beş, eyi-iyi, geymek-giymek, el-il, yimek-yemek...
ga-ğe/y değişikliği:
Örnek: beg-bey, diger-diğer-diyer, değer-deyer, ciğer-ciyer teğmen-teymen gibi...
g-v değişikliği:
Örnek: döğmek-dövmek, söğmek-sövmek, öğmek-övmek...
ğ-v değişikliği:
Örnek: koğmak-kovmak, kılağuz-kılavuz, oğmak-ovmak...
g-k değişmesi:
Örnek: köç-göç, gişi-kişi, geçi-keçi...
k-g değişmesi:
Örnek: könül-gönül, kömlek-gömlek...
hı-ka değişmesi:
Örnek: çıhmak-çıkmak, yahın-yakın, bahtı-baktı.
t-d/d-t değişmesi:
Örnek: daş-taş, temir-demir, davşan-tavşan, dünü-türlü, tik-dik, tökmek-dökmek, durşu-turşu, tiken-diken.
ng/n değişmesi:
Örnek: sanga-sana, dengiz-deniz, banga-bana, bahang-baban yangılmak-yanılmak, yengilmek-yenilmek, yanglış-yanlış, tangrı-Tanrı...
ng-m değişmesi:
Örnek: donguz-domuz, kongşu-komşu
ng/n değişmesi:
Örnek: yanglış-yağnış-yanhış gibi...
E. Vurgu:
Vurgu, söylenen sözün üzerine baskı yapmaktır. Belirlenmek istenen sözün diğerlerinden daha kuvvetli söylenmesidir. Ses organlarına hava akımı daha güçlü veriliyor demektir. Çarpma ve sürtünmeyi daha kuvvetli hale getirmektir.
Vurguyu, kullanmak bakımından ikiye ayırabiliriz.
Seçimli vurgu, doğal vurgu.
Seçimli vurgu:
Bu vurgu daha çok etkilemek için kullanılır. Vurgulu hece veya kelime mutlaka öteki hecelerden veya kelimelerden daha tesirli algılanır. Bu duyguyu veya bir fikri öne çıkarmak için yapılır.
Örnek: Ne kadar hoş! Fevkalüde! Lanet! Defol! Felaket! Yazık! Canım! Bittim!
Allah cezasını versin!
Ahenk Vurgusu:
Hitabette bulunurken ve şiir okurken çok kullanılır.
Örnek: Bir diyarda almazsa herkes irfan hakkını, Her çekileıı hançerin boş kalacaktır kını.
Doğal Vurgu:
Bu vurgu, bir dilin yap’sında bulunan ve bu dili konuşanların mutlaka uymak zorunda olduğu bir vurgudur.
Bu tabii vurguya göre Türkçe hafif vurgulu bir dildir. Bu bakımdan Türkçe seslendirilirken çok dikkat isteyen bir lisandır. Genel olarak Türkçede vurgu son hecede veya ilk hecede daha çok hissedilir.
Bir kelimenin vurgulu olan hecesini bulmak için bu kelimenin bütün hecelerini vurgulu okuyup kulağa hoş gelen hecesini tespit etmek gerekir.
Örnek olarak “yumurta” kelimesini alalım.
yu-mur-ta hecelerini ayrı ayrı vurgularken sondaki “ta” hecesini vurguladığımızda kulağımızı okşadığını hemen fark ederiz. Bunun gibi “kalacak, büj, bulut, kurtu, silkinjş, atılg ve açj kelimelerinde de vurgunun son hecelerde olduğunu kolayca sezeriz. Kulağımız zaten çocukluktan beri bu heceleri vurgulu söylemeye alışmıştır.
Türkçede yer adlarında vurgu ile hecededir. Ankara, Erzurum, Kurtuluş, Türkiye, Bursa, Tepebaşı, Asya, Rize...
Sonu “-stan” ile biten kelimelerde vurgu sondadır. “Türkmenistan,
Özbekistan, Bulgaris, Kazakistan gibi...
Türkçede “y” sesi vurguyu kendinden önceki heceye atar.
Ornek: Anjya, Saya,
Sonunda “a, e” sesleri bulunan kelimelerde de vurgu bu özelliği gösterir. Kısaca kelimenin sonundaki “a” veya “e” vokali vurguyu önceki heceye atar. Fransa, Amerika gibi...
Yabancı kelimelerde de vurgu ilk hecede bulunur.
Örnek: Hitler, Çörçil, Ruzvelt, banka, radyo, posta gibi..
Türkçede olumsuzluk eki de vurguyu kendinden önceki heceye atar.
Örnek: bilmiyorum, okumuyorum, bakmıyorum, aimayacağım...
-acak, ecek ekleri vurguyu üzerine çeker.
Örnek: geleceğim, yapğım, okuyagğım....
Dilimizde eşitlik eki de vurguyu öne atar.
Örnek: İnsanca, olanca, nce gibi...
-madan, -meden eki de vurguyu öne iter.
Örnek: glmeden, bakmadan, zmadan.
Çekim eklerinden vurguya tesir edenler:
İnstrümental (vasıta) eki vurguyu öne sürükler.
Örnek: güzün, ygzın, kışın gibi...
Vasıta hali bildiren —la, -le eki de vurguyu öne iter.
Örnek: ara!yla, kardeşimle, kalemle, kazayla, aletle, vasıtayla, mekpla
Vurguyu öne iten bir ek de “mı, mi, mu, mü” soru ekleridir.
Örnek: mi, kalacak mı, gidiy mu, bak mı...
Kuvvetlendirme ve ihtimal ekleri de vurguyu öne atar.
Örnek: gelektir, dardır, nankördür, iyidir, ge1iryordur...
Şahıs ekleri de vurguyu öne atar.
Örnek: bakarım, okıırum, geleğim, bilmeliyim, jyjsjn, tathsın, yazarsam.
-yor eki de vurguyu iter.
Örnek: biliyor, kaçıyor, gidiyor.
-dı, -di, -du, -dil ekleri de...
Örnek: yazardım, korkakmış, otururmuş, bilirdi, okurdu..
-sa, -se ekleri de...
Ornek: bakarsam, göıijsem, bitirirsek, olursa...
-ken eki de...
Örnek: geljken, yazarken, başlarken....
-ınca. ince ve —dıkça, -dikçe. -dukça, -dükçe ekleri de...
Örnek: Bakınca, görüşünçe, kaldıkça, söyledikçe, oldukça, böldükçe...
Vurgu, kelimelerde anlam değişikliklerine sebep olur.
Örnek:
Kurtuluş: Bir semt adı. | Kurtuluş: Kurtulma, bağımsız olma...
Tepebaşı: Bır semt adı.| tepe/başı : Her hangi bır tepenin başı.
Küçükköy: Bir semt. | kuçuk/köy: Ufak bır koy
Çınarcak: Bir semt adı.
Çınarcık: Kuçuk çınar agacı.
Dikkat! Kelimelerde vurguyu yönlendiren her hangi bir hece yoksa genellikle orta heceler vurgusuzdur.
Grup vurgusu:
Bir grubu oluşturan kelimeler, şüphesiz ayrı ayrı özel vurgulara sahiptir. Ancak bu kelimeler bir grup içinde ayrı ayrı anlamlar kazanarak değişik fonksiyonlar teşkil edince bu fonksiyonun yahut grubun vurgusu da ayrı ilur. Bu vurgu, grubu meydana getiren kelimelerin başında bulunan kelimenin vurgusu biraz daha şiddetli söylenerek belli edilir.
biçj biçim, ite taka, baka baka, dura dura, Çakkale, oturuvermek, bakıvermek, gidrayak, Ayş Teyze, Oğuz Kağan, baj evi...
Unvanlı gruplarda vurgu sondadır.
Örnek: Faruk Nafiz Çamlıbel, Yakup Kadri, Faruk Kadri Timurtaş, Ayhan Songar, Mehmet Kplaıı, Orhan Qğuz,
Şermin ncer, Şefi mirci, Gü Dedeoğlu...
Yeterlilik fiilleri vurguyu üzerine çeker.
olabilir, yazabjlirim, işitebjlir, görebjlir...
Sayı gruplarında da vurgu son gruptadır.
seksen dokuz, on beş, altmış sekjz, bin üçyüz elli,
Yükleme gruplarında da vurgu son gruptadır.
deli dolu, gözü pek, canı tez, aklı kıt, başı bok....
Cümle vurgusu:
Cümle vurgusunda, üzerine anlam yükletilmek istenen kelime veya
hece vurgulanır. Aynı zamanda bu kelime cümlenin yüklemine yaklaştırılır.
Cümle vurgusuna örnek:
Mete geçen hafta askerlik görevini yapmak üzere Malatya’ya gitti.
Geçen hafta askerlik görevini yapmak üzere Malatya’ ya Mete gitti.
Askerlik görevini yapmak üzere Mete Malatya’ya ecen hafta gitti.
Mete Malatya’ ya geçen hafta askerlik 2örevini yapmak üzere gitti.
Cümlede anlam bütünlüğünü veren, bir kelime grubu da olabilir. Yukarıda olduğu gibi. 0 takdirde bu anlam grubunun hepsi birden vurgulanır.
Türkçede yardımcı sesler:
Vokal olan yardımcı sesler:
-1, -i, -U, -Ü
Bak-ı-m geç — i — t
kök y. ses ek kök y. ses ek
kon-u-t göç — ü- k
kök y. ses ek kök y. ses ek
Konsonant olan yardımcı sesler:
-y-, -n
dere -y- e kuyu — y- a
kök y. ses ek kök y. ses ek
soba -y- a sinema - y - a
kök y. ses ek kök y. ses ek
eli — n — e tepesi — n — e
kök y. ses ek kök y. ses ek
altı — n — a başı — n — a
Kök y. ses ek kök y. ses ek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder