|
Kompozisyon fotoğrafın kendisidir. Kompozisyona hakim olmak, fotoğrafa da hakim olmak demektir. Bu yazımızda, oldukça kapsamlı bir konu olan kompozisyona giriş yapacağız ve olabildiğince sade bir dille kompozisyonda nelere dikkat etmemiz gerektiğini ve kompozisyonda yer alan öğeleri anlatacağız.
Kompozisyon üzerine yazmayı uzun zamandır istiyordum çünkü kompozisyonu bilmeden eli yüzü düzgün fotoğraf çekmek mümkün değildir. Konu ise oldukça kapsamlı olduğu için bugüne kadar bekledi :) Konuyu rafine bir şekilde anlatmak ana amacım olduğu için normalde yaptığımın çok daha üstünde okuma ve araştırma yaparak bu yazı dizisine hazırlandım. Birçok internet sitesinde makale, birçok da kitap okudum ama bunlar içinde özellikle iki tanesi bu yazının iskeletini oluşturacak kadar başarılıydı:
Fotoğraf, üç boyutlu düzlemin ve zaman boyutunun iki boyutlu bir ortamda kaydedilmesidir. Bu yönü ile resimle de benzerliğe sahiptir ama iki sanat dalının birbirinden ayrıldığı yer, ürünün nasıl elde edildiğidir. Resimde ekleme söz konusu iken fotoğrafta çıkarma yani bir sadeleştirme söz konusudur. Resimde, ressam işe boş bir çerçeve ile başlar. Ressam, kafasında canlandırdığı son ürüne göre çerçeveye gerekli gördüğü görsel elemanları ekleyerek resmini tamamlar yani boş bir çerçeve ile başlar, çerçeveye ekleme yaparak son ürüne ulaşır. Fotoğrafçı ise içinde halihazırda görsel elemanlar bulunan bir çerçeveye sahiptir ve bazı kuralları gözetip, bazı teknikleri uygulayarak çerçevedeki elemanların nasıl görüneceğini ayarlayarak fotoğrafı üretir. Fotoğrafçı bu esnada konuyu ön plana çıkarabilmek için çerçevedeki elemanlarda sadeleşmeye gitmeli, gereksiz elemanları çerçeveden çıkarmalıdır. Ressam ise gereksiz olan bir elamanı resmine zaten eklemeyecektir.
Dijital fotoğrafçılığın kitlelere inmesi ile herkes büyük bir hevesle fotoğraf çekmeye yönelmiştir. Kimileri sadece anı fotoğrafçılığı yapar, kimileri içinse fotoğraf ciddi bir hobidir. Dijital fotoğraf makineleri güzel kareler elde etmemizde bize oldukça yardımcı olsalar da aslolan kameranın ardındaki insandır. Fotoğraf makinesinin fotoğrafı çekebilmesi için kullanıcısının deklanşör düğmesine basması gerekir. Ama bu esnada kullanıcının elinde tuval, fırça ve boyalara sahip bir kişiden farkı yoktur. Ressam olabilmek için yani resim yapabilmek için kompozisyon öğelerini kullanması gerekir, bunun için de elindeki malzemeyi nasıl kullanacağını bilmelidir. Fotoğrafçı da benzer şekilde fotoğraf makinesi ve lensini elde etmek istediği fotoğrafa en iyi hizmet edecek ayarlarla kullanmayı bilmelidir.
Başarılı bir fotoğraf için şunlar gereklidir diyebiliriz:
Bu yazımızda ilk üç konudan bahsedeceğiz ki ilk kısmını zaten okudunuz, gelin ikinci bölümden yani fotoğraf çekme amacınızla devam edelim.
Fotoğrafın illa birşey anlatması gerekmez. Yeri geldiğinde sadece görsel olarak hoşumuza giden, bizde bazı hisler uyandıran bir öğeyi ya da manzarayı da fotoğraflamak isteyebiliriz. Burada bahsettiğimiz içinde bir hikaye barındıran, birşeyler anlatmaya çalıştığımız fotoğraflar. Belgesel fotoğrafı, sokak fotoğrafı ya da bir gezi fotoğrafı olabilir. Bu tarz fotoğrafları sadece kendimiz anlayabilelim diye çekmiyorsak yani amacımız tek kişilik bir sanat ürünü değilse o zaman anlatmak istediğimiz şeyi izleyene belirgin olarak anlatacak şekilde bir fotoğraf çekmeliyiz. Fotoğrafa bakıldığında ne anlatılmak istendiği belirgin mi? İzleyenler bizim ne anlatmak istediğimizi mi anlıyor yoksa herkes kendine göre birşeyler mi anlıyor.
Prof. Sabit Kalfagil’e göre fotoğraf belirgin olmalı ve ne anlatmak istediğini belirgin şekilde anlatmalıdır. Burada algısı en düşük kişinin bile algılayabileceği kadar yalın olmak zorunda değiliz ama belli bir kitlenin de anlayabilmesi lazım diyor. Bu konuda herkesin kendine göre bir duruşu, fikri olacaktır. Ben fotoğraf sonuna kadar belirgin olmalıdır demiyorum, diyemiyorum. Fotoğrafçı yeri gelince izleyeni düşündürmek isteyebilir. Bu durumda belirginlik sınırlamasının ayarı fotoğrafçıya kalır ama olabildiğince fazla izleyen tarafından fotoğrafımızın anlaşılmasını istiyorsak belirginlik konusunda Kalfagil’den farklı düşünmemiz de pek olası olamaz.
Sadelik
Sadelik fotoğrafımızda belirginliği destekleyen bir niteliktir. Fotoğraf-resim karşılaştırmasını yaptığımızda fotoğrafın çerçevede varolan öğelerin düzenlenmesi olduğunu söylemiştik. Düzenlemeye yeri geldiğinde öğe çıkarmak da dahildir :) Burada kolay bir şekilde izleyebileceğiniz pratik bir yöntem gösterelim. Konumuzu çerçevede uygun bir yere yerleştirdiğimizde, çerçevenin içinde kalan diğer öğelerin fotoğrafa ne kattığını kendimize soralım. Eğer bir öğenin fotoğraf içinde bulunmaması fotoğrafımızdan birşey götürmüyorsa o öğenin karede görünmesine gerek yoktur diyebilir. Burada konumuz yani ilgi merkezimiz dışında dikkati dağıtacak öğelerden arınmış, olabildiğince sade kareler elde etmek amacımız olmalıdır. Öğeleri çerçevemizden çıkarmak için bakış açımızı değiştirebileceğimiz gibi diyaframı kullanarak sınırlı keskinlik ile konumuzun önündeki ve arkasındaki dikkat dağıtıcı öğeleri bulanıklaştırabiliriz. Arka planı öldürmek yazımızı hatırlayın.
Özellile arkadan aydınlatılmış öğlelerin detayları kaybolurken şekilleri ortaya çıkar. Bunu sağlayan ters ışığın sağladığı kontrast farkıdır. Fotoğrafta bu şekilde kontrast farkı ile ortaya çıkmış detay içermeyen koy urenkli şekillere leke diyoruz. Lekeler özellikle siyah beyaz fotoğrafta sıkça kullanılırlar.Siz de kolaylıkla leke içeren fotoğraflar çekebilirsiniz. Yapmanız gereken konunuzu yüksek parlaklığa sahip bir arka plan önüne yerleştirmek ve poz ölçümünü arka plandan yapmak olacaktır.
Form
Dünyamız ve görüşümüz üç boyutlu olsa da fotoğraflar iki boyutludur. Her ne kadar üç boyutlu fotoğraf makineleri piyasaya çıkmaya başlamış olsalar da bunların sonuçlarını görebilmek için de ek üç boyutlu gözlükler kullanmamız gereklidir yani doğal üç boyutlu fotoğraflardan söz etmek mümkün değildir. Nesneler üçüncü boyutları sayesinde bir hacme ve dolayısıyla da bir forma sahiptirler. Peki fotoğraflarımızda formu gösteremez miyiz? Elbette gösterebiliriz. Bir nesnenin formunu belirtmek için iki yöntem kullanabiliriz:
Formu ortaya çıkarmak için en uygun yöntem ise ışığın aydınlık ve gölge alanları ortaya çıkarmasını sağlamak ya da bunu sağlayacak uygun ışığı beklemektir. Bu amaç için en uygun ışık genelde yanal ışık olmaktadır. Kendiniz en uygun ışığı konunuza göre belirlerleyebilirsiniz.
Desen ve Doku
Doku, dümdüz olmayan, belli girinti çıkıntılara sahip yüzeyler için kullanılır. Dokunun belirgin olabilmesi için de mevcut ışığın yönü çok önemlidir. Dokuya düz gelen ışık yerine gölge oluşturup dokunun formunun ortaya çıkmasını sağlayacak yanal ışık tercih edilmelidir.
Doku çevremizde iki türlü bulunabilir:
Arka plan
Fon ya da tam Türkçe ismiyle arka plan konumuzun arkasında bulunan bölümdür. Arka plan konuyu bütünleyecek şekilde olabileceği gibi, dikkati dağıtacak şekilde de olabilir. Burada dikkat etmemiz gereken her zaman olduğu gibi sadelik prensibidir. Eğer arka plan dikkati dağıtacak şekildeyse o zaman perspektifi değiştirip fonun etkisini azaltmayı deneyebiliriz. Bir başka yöntem de arka planı öldürmek olacaktır yani sınırlı kesinlik kullanımı. Sınırlı keskinlikte açık diyafram (küçük f değeri) kullanarak konumuzun net olmasını sağlarken arka planı bulanık hale getiririz.
Her karede arka planı öldürmeye çalışmayıp, hikayemizi destekleyecek şekilde konumuzla ilişki kurmasını da sağlayabiliriz. Özellikle insan çekimlerinde insanları çevresi ile çekerek o insan hakkında daha çok şey anlatabiliriz.
Ön Plan
Ön plan da arka plan gibi konumuzu destekleyecek bir yapıda olabilir. Kimi durumlarda konumuzun önüne yerleştireceğimiz nesnelerle önde yer alan ve dikkati dağıtabilecek şeylerin kareye girmesini engelleyebileceğimiz gibi parmaklık, tel çit gibi nesnelerin arasından çekim yaparak farklı görsel etkiler de yakalayabiliriz.
Kompozisyon üzerine yazmayı uzun zamandır istiyordum çünkü kompozisyonu bilmeden eli yüzü düzgün fotoğraf çekmek mümkün değildir. Konu ise oldukça kapsamlı olduğu için bugüne kadar bekledi :) Konuyu rafine bir şekilde anlatmak ana amacım olduğu için normalde yaptığımın çok daha üstünde okuma ve araştırma yaparak bu yazı dizisine hazırlandım. Birçok internet sitesinde makale, birçok da kitap okudum ama bunlar içinde özellikle iki tanesi bu yazının iskeletini oluşturacak kadar başarılıydı:
- Prof. Sabit Kalfagil, Fotoğrafın Yapısal Öğeleri ve Fotoğraf Sanatında KOMPOZİSYON, Fotoğrafevi Yayınları, 975-98089-7-8
- John Hedgecoe, the ART of DIGITAL PHOTOGRAPHY, Dorling Kindersley Limited, 2006, 978-0-7566-2354-8
Kompozisyona Giriş
Kompozisyon: Ayrı ayrı parçaları bir araya getirerek bir bütün oluşturma biçimi ve işi. (Kaynak: Türkçe’de Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü)Bir şeyi tanımlamak için başvurulacak ilk kaynak sözlükler olmaktadır. Bu tanım kompozisyonun görsel sanatlar için olan tanımıdır. Fotoğraf için de tanım genel anlamıyla geçerlidir ama biraz daha özelleştirebilmemiz de mümkün. Fotoğraf için kompozisyonu, görsel bir yapı oluşturmak için görsel elemanları biraraya getirmek olarak tanımlayabiliriz. Bu noktada biraz fotoğraftan ve resimden bahsetmemiz lazım çünkü fotoğraf diğer görsel sanatlardan farklı bir yana sahiptir.
Fotoğraf, üç boyutlu düzlemin ve zaman boyutunun iki boyutlu bir ortamda kaydedilmesidir. Bu yönü ile resimle de benzerliğe sahiptir ama iki sanat dalının birbirinden ayrıldığı yer, ürünün nasıl elde edildiğidir. Resimde ekleme söz konusu iken fotoğrafta çıkarma yani bir sadeleştirme söz konusudur. Resimde, ressam işe boş bir çerçeve ile başlar. Ressam, kafasında canlandırdığı son ürüne göre çerçeveye gerekli gördüğü görsel elemanları ekleyerek resmini tamamlar yani boş bir çerçeve ile başlar, çerçeveye ekleme yaparak son ürüne ulaşır. Fotoğrafçı ise içinde halihazırda görsel elemanlar bulunan bir çerçeveye sahiptir ve bazı kuralları gözetip, bazı teknikleri uygulayarak çerçevedeki elemanların nasıl görüneceğini ayarlayarak fotoğrafı üretir. Fotoğrafçı bu esnada konuyu ön plana çıkarabilmek için çerçevedeki elemanlarda sadeleşmeye gitmeli, gereksiz elemanları çerçeveden çıkarmalıdır. Ressam ise gereksiz olan bir elamanı resmine zaten eklemeyecektir.
Dijital fotoğrafçılığın kitlelere inmesi ile herkes büyük bir hevesle fotoğraf çekmeye yönelmiştir. Kimileri sadece anı fotoğrafçılığı yapar, kimileri içinse fotoğraf ciddi bir hobidir. Dijital fotoğraf makineleri güzel kareler elde etmemizde bize oldukça yardımcı olsalar da aslolan kameranın ardındaki insandır. Fotoğraf makinesinin fotoğrafı çekebilmesi için kullanıcısının deklanşör düğmesine basması gerekir. Ama bu esnada kullanıcının elinde tuval, fırça ve boyalara sahip bir kişiden farkı yoktur. Ressam olabilmek için yani resim yapabilmek için kompozisyon öğelerini kullanması gerekir, bunun için de elindeki malzemeyi nasıl kullanacağını bilmelidir. Fotoğrafçı da benzer şekilde fotoğraf makinesi ve lensini elde etmek istediği fotoğrafa en iyi hizmet edecek ayarlarla kullanmayı bilmelidir.
Başarılı bir fotoğraf için şunlar gereklidir diyebiliriz:
- Fotoğrafçı olarak nasıl görmeniz gerektiğini bilmek: Görmek ressamın yeteneğine benzeyebilir yani kişiden kişiye değişiklik gösterecektir ama kesinlikle eğitimle ve pratikle geliştirilebilecek bir yetenektir. Yazımızda nelere bakmanız gerektiğini anlatacağız.
- Gördüğünüz şeyi fotoğrafa nasıl dönüştürebileceğinizi bilmek: Bu basamak içinse ekipmanınıza yani diyafram, enstantane gibi teknik konulara hakim olmanız gereklidir. Teknik bilgiyi edindikten sonra gene pratikle yani fotoğraf çektikçe refleks benzeri tepkilerle gerekli ayarları kolaylıkla bulabildiğinizi göreceksiniz.
- Kompozisyona Giriş
- Fotoğrafım ne anlatıyor?
- Belirginlik
- Sadelik
- Görsel Öğeler
- Leke
- Form
- Desen ve Doku
- Arka plan
- Ön plan
- Görsel Öğelerin Yerleşimi
- İlgi merkezi
- 1/3 kuralı
- Bakış açısı ve perspektif
- Derinlik ve sınırlı keskinlik
- Denge
- Ritm
- Şemalar
- Konuya yöneltim
- Ölçek
- Zamanlama
- Kompozisyonda Yardımcı Öğeler
- Renk
- Kontrast
- Işık
- İnsan
Bu yazımızda ilk üç konudan bahsedeceğiz ki ilk kısmını zaten okudunuz, gelin ikinci bölümden yani fotoğraf çekme amacınızla devam edelim.
Fotoğrafım Ne Anlatıyor?
BelirginlikFotoğrafın illa birşey anlatması gerekmez. Yeri geldiğinde sadece görsel olarak hoşumuza giden, bizde bazı hisler uyandıran bir öğeyi ya da manzarayı da fotoğraflamak isteyebiliriz. Burada bahsettiğimiz içinde bir hikaye barındıran, birşeyler anlatmaya çalıştığımız fotoğraflar. Belgesel fotoğrafı, sokak fotoğrafı ya da bir gezi fotoğrafı olabilir. Bu tarz fotoğrafları sadece kendimiz anlayabilelim diye çekmiyorsak yani amacımız tek kişilik bir sanat ürünü değilse o zaman anlatmak istediğimiz şeyi izleyene belirgin olarak anlatacak şekilde bir fotoğraf çekmeliyiz. Fotoğrafa bakıldığında ne anlatılmak istendiği belirgin mi? İzleyenler bizim ne anlatmak istediğimizi mi anlıyor yoksa herkes kendine göre birşeyler mi anlıyor.
Prof. Sabit Kalfagil’e göre fotoğraf belirgin olmalı ve ne anlatmak istediğini belirgin şekilde anlatmalıdır. Burada algısı en düşük kişinin bile algılayabileceği kadar yalın olmak zorunda değiliz ama belli bir kitlenin de anlayabilmesi lazım diyor. Bu konuda herkesin kendine göre bir duruşu, fikri olacaktır. Ben fotoğraf sonuna kadar belirgin olmalıdır demiyorum, diyemiyorum. Fotoğrafçı yeri gelince izleyeni düşündürmek isteyebilir. Bu durumda belirginlik sınırlamasının ayarı fotoğrafçıya kalır ama olabildiğince fazla izleyen tarafından fotoğrafımızın anlaşılmasını istiyorsak belirginlik konusunda Kalfagil’den farklı düşünmemiz de pek olası olamaz.
Sadelik
Sadelik fotoğrafımızda belirginliği destekleyen bir niteliktir. Fotoğraf-resim karşılaştırmasını yaptığımızda fotoğrafın çerçevede varolan öğelerin düzenlenmesi olduğunu söylemiştik. Düzenlemeye yeri geldiğinde öğe çıkarmak da dahildir :) Burada kolay bir şekilde izleyebileceğiniz pratik bir yöntem gösterelim. Konumuzu çerçevede uygun bir yere yerleştirdiğimizde, çerçevenin içinde kalan diğer öğelerin fotoğrafa ne kattığını kendimize soralım. Eğer bir öğenin fotoğraf içinde bulunmaması fotoğrafımızdan birşey götürmüyorsa o öğenin karede görünmesine gerek yoktur diyebilir. Burada konumuz yani ilgi merkezimiz dışında dikkati dağıtacak öğelerden arınmış, olabildiğince sade kareler elde etmek amacımız olmalıdır. Öğeleri çerçevemizden çıkarmak için bakış açımızı değiştirebileceğimiz gibi diyaframı kullanarak sınırlı keskinlik ile konumuzun önündeki ve arkasındaki dikkat dağıtıcı öğeleri bulanıklaştırabiliriz. Arka planı öldürmek yazımızı hatırlayın.
Görsel Öğeler
LekeÖzellile arkadan aydınlatılmış öğlelerin detayları kaybolurken şekilleri ortaya çıkar. Bunu sağlayan ters ışığın sağladığı kontrast farkıdır. Fotoğrafta bu şekilde kontrast farkı ile ortaya çıkmış detay içermeyen koy urenkli şekillere leke diyoruz. Lekeler özellikle siyah beyaz fotoğrafta sıkça kullanılırlar.Siz de kolaylıkla leke içeren fotoğraflar çekebilirsiniz. Yapmanız gereken konunuzu yüksek parlaklığa sahip bir arka plan önüne yerleştirmek ve poz ölçümünü arka plandan yapmak olacaktır.
Form
Dünyamız ve görüşümüz üç boyutlu olsa da fotoğraflar iki boyutludur. Her ne kadar üç boyutlu fotoğraf makineleri piyasaya çıkmaya başlamış olsalar da bunların sonuçlarını görebilmek için de ek üç boyutlu gözlükler kullanmamız gereklidir yani doğal üç boyutlu fotoğraflardan söz etmek mümkün değildir. Nesneler üçüncü boyutları sayesinde bir hacme ve dolayısıyla da bir forma sahiptirler. Peki fotoğraflarımızda formu gösteremez miyiz? Elbette gösterebiliriz. Bir nesnenin formunu belirtmek için iki yöntem kullanabiliriz:
- Perspektif kullanarak
- Işık kullanarak
Formu ortaya çıkarmak için en uygun yöntem ise ışığın aydınlık ve gölge alanları ortaya çıkarmasını sağlamak ya da bunu sağlayacak uygun ışığı beklemektir. Bu amaç için en uygun ışık genelde yanal ışık olmaktadır. Kendiniz en uygun ışığı konunuza göre belirlerleyebilirsiniz.
Desen ve Doku
Doku, dümdüz olmayan, belli girinti çıkıntılara sahip yüzeyler için kullanılır. Dokunun belirgin olabilmesi için de mevcut ışığın yönü çok önemlidir. Dokuya düz gelen ışık yerine gölge oluşturup dokunun formunun ortaya çıkmasını sağlayacak yanal ışık tercih edilmelidir.
Doku çevremizde iki türlü bulunabilir:
- Nesnelerin sahip olduğu dokular: duvar dokusu, parke yüzey dokusu, hasır sepet dokusu gibi.
- Tekrar eden nesnelerin oluşturduğu dokular: insan kalabalığı bunun için en güzel örneği oluşturur.
Arka plan
Fon ya da tam Türkçe ismiyle arka plan konumuzun arkasında bulunan bölümdür. Arka plan konuyu bütünleyecek şekilde olabileceği gibi, dikkati dağıtacak şekilde de olabilir. Burada dikkat etmemiz gereken her zaman olduğu gibi sadelik prensibidir. Eğer arka plan dikkati dağıtacak şekildeyse o zaman perspektifi değiştirip fonun etkisini azaltmayı deneyebiliriz. Bir başka yöntem de arka planı öldürmek olacaktır yani sınırlı kesinlik kullanımı. Sınırlı keskinlikte açık diyafram (küçük f değeri) kullanarak konumuzun net olmasını sağlarken arka planı bulanık hale getiririz.
Her karede arka planı öldürmeye çalışmayıp, hikayemizi destekleyecek şekilde konumuzla ilişki kurmasını da sağlayabiliriz. Özellikle insan çekimlerinde insanları çevresi ile çekerek o insan hakkında daha çok şey anlatabiliriz.
Ön Plan
Ön plan da arka plan gibi konumuzu destekleyecek bir yapıda olabilir. Kimi durumlarda konumuzun önüne yerleştireceğimiz nesnelerle önde yer alan ve dikkati dağıtabilecek şeylerin kareye girmesini engelleyebileceğimiz gibi parmaklık, tel çit gibi nesnelerin arasından çekim yaparak farklı görsel etkiler de yakalayabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder